20 Temmuz 2014 Pazar

Reenkarnasyoncu | M.J Rose


Kitap: Reenkarnasyoncu
Özgün Adı:
The Reincarnationist
Yazar:
M.J Rose
Yayıncı:
Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı:
480


Okuyan herkese selamlar! Bir süredir listemde yazılmayı bekleyen kitaplardan birisiydi Reenkarnasyoncu. M. J. Rose adlı yazarın macera romanını okumak ilk başlarda benim için çok keyifliydi. Özellikle antik dönemlere ayrı bir ilgim vardır. Bu yüzden bir hevesle okumak istedim. Özellikle gerçek hikayelerden kurgulanması çok daha ilgimi çekmişti. 

29 Haziran 2014 Pazar

Yolun Sonundaki Okyanus | Neil Gaiman


Kitap: Yolun Sonundaki Okyanus
Özgün Adı:
The Ocean At The End Of The Lane
Yazar:
Neil Gaiman
Yayıncı:
İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı:
192

İlk defa bir Neil Gaiman kitabı okudum. Aslında Koralin ve Gizemli Dünya animasyonundan, Yıldız Tozu filminden aşinaydım. Öncelikle animasyon izlemeyi çok sevdiğimi belirtmeliyim. Kitapta bana Koralin'i anımsattığı için zorlanmadan bir çırpıda okudum. Yazarın etkisinden dolayı Koralin'i çıkarmaya çalıştığım bir gerçek Bir yandan şeker portakalı kitabı aklıma geldi. Çocuk gözünden olayların aktarılışından bahsediyorum.

27 Haziran 2014 Cuma

16.50 Treni | Agatha Christie


Kitap: 16.50 Treni
Özgün Adı:
4.50 From Paddington
Yazar:
Agatha Christie
Yayıncı:
Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı:
288

 Uzun zamandır vaktim olmadığı için yazamıyorum. Sırada bekleyen 4 kitap yazısı daha bulunmakta. Agatha Christie'yi duymayan, bilmeyen yoktur herhalde. Polisiye romanların kraliçesidir kendisi. Polisiye türünü severim bu yüzden Agatha Christie'nin kitaplarını okumaya karar verdim. Araya serpiştirilmiş halde bulabildiğim kadar kitabını okumaya ve size yazmaya çalışacağım.

27 Mayıs 2014 Salı

Rosemary's Baby Mini Tv-Serisi Eleştiri


Geçenlerde tanıtımını paylaştığım, 1967 yılında Ira Levin tarafından yazılan Rosemary's Baby kitabı, 1968 yılında Roman Polanski tarafından beyaz perdeye uyarlanmıştır. Ira Levin aradan tam 30 yıl geçtikten sonra 1997'de "Son of Rosemary" adında ilk kitabın devamını yazmıştır ancak beyaz perdeye Roman Polanski tarafından aktarılmamıştır. Tahmin ediyorum ki buna sebep, aradan geçen bunca zaman ile Rosemary'nin büyüsünü çoktan kaybetmiş olmasıdır. Bu kadar süre sonra son romanını bu konuyu devam ettirerek yazmış olması, bende aynı başarıyı tekrardan yakalamak istediği hissini uyandırıyor.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Benim Hüzünlü Orospularım | Gabriel Garcia Marquez


Kitap: Benim Hüzünlü Orospularım
Özgün Adı:
Memoria de mis putas tristes
Yazar:
Gabriel Garcia Marquez
Yayıncı:
Can Yayıncılık
Sayfa Sayısı:
94

Son yüzyılın en iyi romanı diye adlandırılıyor bu kitap. Elime alıp okumaya başladığım gün ölüm haberi gelmişti kolombiyalı yazarın. Bu durumun tamamen tesadüf olması ise benim için gerçekten ilginçti. 

Kitabı gün içerisinde bitirdim. Bir çırpıda biten kitaplardan biriydi yine. Aşkı, yaşlı bir adamın gözünden öyle güzel anlatmış ki yazar, bana göre çoğu kişi kime aşık olduğunu unutmuş bile. Kendine 90 yaş hediyesi olarak bakire bir kız hediye etmek istiyor. Sonunda fakirliğinden yararlanılarak getirilen 14 yaşında olan kıza aşkını okuyoruz. Onunla hiç birlikte olmuyor ancak ben 90 yaşında olan adamın her düşüncesinden, her satırda tiksindim. 

İstedikleri kadar edebiyat parçalasınlar, istedikleri kadar edebiyat eleştirmenleri yere göğe sığdıramasınlar. Benim için hiçte etik olmayan bir durumu ayıla bayıla okumam gibi bir durum olamaz! 

Garcia'nın yazdığı son roman olması nedeni ile kitabın kendi ruh halini yansıttığını düşünmekteyim. Belki de bu yüzden bu kadar insanlara dokundu, bu kadar gerçekçiydi tüm anlatılanlar. Kimse kusura bakmasın 90 yaşında olan bir adamın, 14 yaşında olan kıza hissettiklerini hayali bir edebi karakter bile olsa kabul edemem. O kadar entelektüel değilim!

1982 Nobel Edebiyat Ödülü’nü de almış olan Gabriel Garcia Marquez’in, yaşayan en büyük dünya yazarlarından biri olduğunu herkes biliyor. Yazdığı son romanı Benim Hüzünlü Orospularım’la yine dünya kitap dünyasının doruğuna oturdu. Yazar, bu kez, doksanını bulmuş çok yaşlı bir gazete köşe yazarının ağzından müthiş bir aşk serüvenini dile getiriyor. Son yılların en güzel aşk romanlarından biri. Büyülü Gerçekçilik akımının yaratıcısı bu büyük ustadan büyüleyici bir roman daha. Kolombiyalı yazar, bu kitapta 90 yaşındaki bir adamla 14 yaşında bir yeniyetmenin ilişkisini anlatıyor...  "Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim. Aklıma Rosa Cabarcas geldi, hani şu gizli genelevinde eline bir yenilik geçtiğinde hatırlı müşterilerine haber veren kadın. Daha önce öyle şeylere ya da onun baştan çıkarıcı müstehcen önerilerinin hiçbirine asla kapılmamıştım ama benim ilke sahibi biri olduğuma hiç inanmazdı o. Ahlâk da bir zaman sorunudur, derdi, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, görürsün bak...

Rosemary's Baby - Tanıtım


1968 yapımı Roman Polanski yönetmenliğinde olan bu kült korku filmini bilmeyen çok azdır herhalde. Benim de sevdiğim filmlerden birinin günümüz uyarlamasını da tahmin edersiniz ki deli gibi beklemekteyim :) Rosemary'nin bebeği 2'şer saatlikten 2 bölüm olarak karşımıza gelecek. Bu mini dizimizin baş yıldızı Zoe Saldana olmuş. Ona çok severek izlediğim Suits dizisinin yakışıklısı Patrick J. Adams eşlik etmiş. 

Dizinin ne kadar başarılı olacağı meçhul ancak fragmanından gördüğüm kadarıyla Zoe Saldana başarılı bir iş çıkarmış. Yarın (11 Mayıs) ilk bölümü NBC kanalında yayınlanacakmış. Filmi bilmeyenler favori film sitemden izleyebilirler.

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Fareler ve İnsanlar | John Steinbeck

 

Kitap: Fareler ve İnsanlar
Özgün Adı:
Of Mice and Man
Yazar:
John Steinbeck
Yayıncı:
Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı:
128

Bir çırpıda okunan kitaplardan birisi. 
Zaten sayfa sayısı fazla olmayınca çok daha çabuk bitti. Çok akıcı bir dille yazılmış novella. Bilmeyenler için novella; romandan kısa, hikayeden uzun edebi türüne denir. İki mevsimlik çiftçinin hikayesini anlatmakta. Kitapla ilgili kurabileceğim iki cümle var zaten. Birincisi yazarın dili gerçekten çok akıcı, ikincisi ise kitaba çok bayıldığımı söyleyemem :) 

Okuduğum kitapların filmi var mı diye hemen bakıyorum. Kitap artık klasikler arasında yer aldığı için çoğu kez beyaz perdeye de aktarılmış. Ben sonuncusu buradan 1992 yapımını izledim. Bu arada konu dışı ancak linkini verdiğim siteyi şiddetle tavsiye ederim. Hem en iyi filmleri bize sunuyorlar hem de altyazılı olarak sadece. Türkçe dublaj filmleri izlemiyorum, sevmiyorum. Gary Sinise yönetmenliğinde ve oyunculuğunda sıkılmadan izledim filmi. Kitapta okuduğum her anı filmde yakalamaya çalıştım. Tabii bazı noktalar, bazı detaylar filmde değiştirilmişti. Gary Sinise kitapta olan karakteri daha yumuşak aktarmış bize. Bence kitapta olan karakter daha agresif. Lennie Small rolüyle John Malkovich muazzam bir oyunculuk sergilemiş. Sadece onun için izlenir gerçekten. Sherilyn Fenn ise güzelliği ile beni resmen büyüledi. Kitap benim için film ile hayat bulduğu zaman daha anlamlandı. Özellikle sonda olan en önemli sahnesinde duygulandım. Arkadaşlık hikayelerinden hoşlanıyorsanız hala izlemeyen, okumayanlar için tavsiye edebilirim. (Filmin imdb puanı 7,6)


 Fareler ve İnsanlar, birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small'un öyküsünü anlatır. Küçük bir toprak satın alıp insanca bir hayat yaşamanın hayalini kuran bu ikilinin öyküsünde dostluk ve dayanışma duygusu önemli bir yer tutar. Steinbeck insanın insanla ilişkisini anlatmakla kalmaz insanın doğayla ve toplumla kurduğu ilişkileri de konu eder bu destansı romanında. Kitabın ismine ilham veren Robert Burns şiirindeki gibi; "En iyi planları farelerin ve insanların / Sıkça ters gider..."






6 Mayıs 2014 Salı

Hiç Olmamış Gibi Yapalım | Jenny Lawson


Kitap: Hiç Olmamış Gibi Yapalım
Özgün Adı: Let's Pretend Thats Never Happened
Yayıncı: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 417

Jenny Lawson tuhaf hayat hikayesini anlatan bir blogger. Yani bizim Pucca'mız gibi. Kitap Goodreads.com sitesinde ise 2012'nin en iyi mizah kitabı seçilmiş.

Gazetede öyle bir pr tanıtımı yapılmış ki "Obama bile okuyor, Obama Twitter'dan takip ediyor" diye. Dedim ulan bu kitapta iş var galiba, alıp okumak lazım. Kitapla ilgili bir diğer söylenen ise kitabı iki günden fazla okuyanın olmadığı yönünde. Ocak ayında yılbaşı için aldım ve daha dün bitirebildim. Düşünün artık kaç aydır elimde sürüne sürüne bir hal oldu. Bunun üzerine 7 kitap daha okudum, hala bitiremedim. O kadar bunaldım ki! Sürekli kendinden bahseden gıcık tipler vardır ya! Hehh işte onlardan Jenny. Evet gerçekten tuhaf bir hayatı var ama bu kitapta eğlendiğim anlamına gelmedi.

Okuduğum en boş kitaplardan biri diyebilirim. Saçma sapan alışverişlerine harcadığı paralar ile kocasını çıldırtması ayrı, her şeyden korkması, paranoyak olması çok daha başka. Bazı filmlerde grupların içine alınmayan tuhaf insanlar vardır. O karakterlerin gerçek yaşamda olan hali Jenny kuşkusuz. Pucca kitaplarında daha çok eğlendiğim bir gerçek. 

Kitapta olan en güzel taraf editör ve kendi notlarının duruyor olması. Editör ile atıştıkları kısımlardan keyif aldığımı söyleyebilirim. 

Sonlara doğru yazım hataları ve çevrilirken devrik çevrilmiş cümleler dikkatimi çekti. Sanırım artık bitse ve gitse artık diye yapılmış bir iş. Bir yerde kronolojik olarak emin olamadığım köpeğin ölüm olayı vardı. Burada olan tuhaflık gerçek editöründen kaynaklanıyor büyük ihtimal.

Gerçekten bu kitabı sevmedim, okurken çok zorlandım. Sizler için dikkatimi çeken sayfaları ekledim. Ben sevmeyebilirim ancak sevenleriniz olabilir. 

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Ophelia'ya Mektuplar | Fernando Pessoa


 "Bütün aşk mektupları gülünçtür. Aşk mektubu olmazdı onlar eğer olmasalardı, gülünç" diye başlıyor kendi şiiriyle Fernando Pessoa mektuplarının derleme kitabı. Fotoğraflarda gördüğünüz Fernando'nun Ophelia'sı.

Ben ilk defa Fernando kitabı okudum. Portekizli yazarı romantikliği ile öve öve bitiremiyorlar. Öldükten sonra değerinin bilinmesinden dolayı kişiliğine dair tek belgeler bu mektuplar. Ben romantizmden pek haz etmiyorum açıkçası. Kelimeler benim için o kadar derin ifade etmiyor. Çoğu kişi bana kızabilir ancak ben mektupları hiç romantik bulmadım. Hatta Ophelia için duyduğu hislerin gerçek aşk olduğuna bile emin değilim.

Buradan sonrası ağır bir spoiler içermektedir. 

Fernando'nun yazdığı mektuplara baktığım zaman sürekli kendinden bahsetmesinden bencil bir adam olduğunu düşündüm. Çok nadir olarak Ophelia'nın yazdıklarına, üzüldüklerine cevap olarak bi'şeyler yazmış. Sürekli kendi hastalığından yakınması, sürekli işlerinin yoğunluğundan bahsetmesi ile Ophelia'yı bıktırdığını zannediyorum. Hatta bir yerinde Ophelia onunla dalga geçmiş ki Fernando alınmış, sitemkar yazılar yazmış. 

Günümüzde bir insan mesaj atamayabilir, arayamayabilir ancak mektup yazamadım nedir? Bugün çok işim vardı mektup yazamadım diye belirttiği anlar olmuş. Zaten mektupları sayfalarca değil. Evlenmek için işlerinin iyi olmasını beklemiş ancak yaş almış başını gitmiş hala evlenemedi kızcağızla. 

Ophelia'ya çift kişiliğinden bahsetmesi ile acaba o da diğer dahiler, diğer ünlü sanatçılar gibi sorunlu bir insan mıydı sorusunu aklıma getirdi. Şizofren olması çok olası. Bir yılın sonunda sana aşkım bitti diyerek ilişkiyi de bitirmesi tuhaf geldi. Yine Ophelia mektup yazınca barışıyorlar. Sonrasında Ophelia mektuplarına cevap vermediğini, çünkü cevabı olan mektuplar olmadığını söylüyor. Artık düşünün kendinden ne kadaaaar fazla bahsettiğini! 

Sonuç olarak kavuşamayan büyük aşıklar olarak anılmışlar ama ben okuduklarımdan Fernando'nun iyi bir aşık olmadığını, kendisini daha çok düşündüğünü düşünüyorum.

21 Nisan 2014 Pazartesi

Şeker Portakalı | Jose Mauro de Vasconcelos


Uzun uzun bir konudan bahsetmeyi sevmem. Şeker Portakalı 5-6 yaşında olan Zeze adlı çocuğun dünyasını anlatıyor. Jose Mauro onun dünyasını öyle güzel anlatmış ki, bu kitabın neden bu kadar güzel olup, klasikler arasına girdiğini satırlarda kayboldukça daha iyi anlıyorsunuz. Kitabı okumamış olanlara tavsiye ederim. Zaten elinizden bırakamadan iki gün içerisinde çabucak bitireceğinize eminim. Tabii vakit ayırırsanız :) Kitap burada bitmiyor. Yazar bizim için devamı niteliğinde iki kitap daha yazmış.

Buradan sonrası kitabı okumamışlar için sakıncalı olabilir. Kitap içi detaylarından bahsediyorum. 

 Kitap boyunca Zeze'nin acı çektiğini okuyabiliyoruz. Çoğu zaman ailesine kızarak devam ettim. Çocuğa yapmadıkları eziyet kalmadı. Evet yaramaz çocuk olabilir ancak sevdiği insanları üzmemek için uslu durmaya çabaladığını sık sık görüyoruz. Bu da ailenin çocuk üzerinde olan etkisinin ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Son sayfalara doğru gerçekten çok duygulandığım yerler oldu. Sonra o sık sık sorulan soru aklıma geldi. Doğuran mı, büyüten mi? Bu kitabın buna en iyi örneği olduğunu düşünüyorum. Çocuğa sevgi veren kazanmadı mı? 

Okullarda okutulmasının yasaklandığını biliyor muydunuz? Ülkemizin komik yanlarından birisi. Birkaç yerde küfür ettiği, bir yerde de müstehcen bulunan şarkı söylediği için öğrencilere uygun bulunmadı. Sanki anne-babadan sonra çocuğa küfür etmeyi öğretip, maharet zanneden bizler değilmişiz gibi :) Birkaç versiyon halinde beyaz perdeye aktarılmış hikaye ama ben bulup izleyemedim maalesef. Filmleri orijinal dilleri yoksa izlemiyorum. Bu filmde böylelikle gümlemiş oldu benim için.